24 Ara 2011



cumartesi sabahı...2011 aralık..uğurlu yıl ..beklediklerim...beklemediklerimle gelenlerin ,beklemem gerekenlermi olduğunu henüz bilmediğim.. sağlıklıyım..gülümsüyorum.. içim huzurlu..keşkelerim beden yana yok ,çok şükür.elimde kahve fincanım..kulağımda taze yüreğim,Seyhan Hanımımın arşivlediği eski türk film müzikleri.. candan erçetin...sevdiğim...plansız bir gün.. koca güne neler sıgdırsam dediğim.. bir gün bu günleride özlermiyim:))havuza mı gitsem,hugo ya mı.. yoksa karşıyaka kıyılarına mı.. nereye gitsem.. ben benleyim.. yeni tanış olduğum benle.. şimdilik gülücükler atıyoruz birbirimize...güzel vakit geçiriyoruz,araba kullanırken şarkıya eşlik ediyoruz,aklımıza gelene gülüveriyoruz,kimseden sakınmadan.. güzel şey kendinle buluşmak,tanış olmak.. HAYATI AKIŞINA BIRAKMAK.. bu benim hiç yapamadığım,tadını bilmediğim bir şeydi..henüz acemiyim ama .olsun.. bunu bana sunan,hayatıma akan arkadaşlarıma,bu akışı bana sunan allahıma şükürler olsun..1 aya yakın yeni bir işteyim,sonra ait olduğum yere döneceğim..esas kız,ya da esas oğlan gelene dek bulunduğum yerde dublörüm yani..tayinleri bekliyor onlar.. bense,tadını çıkarıyorum.. çünkü,buradan güzel armağanlarla dolu döneceğim yaşamıma,bunu biliyorum.. insan tanımak,tanıdığının tanımadığın yüzleri ile tanışmak... hepsi güzel.yeter ki ben aynaya bakarken kaçırmayayım gözlerimi gözlerimden.. ilk ve en kıymetli armağanım.. SEYHAN HANIM..Birlikte çalışıyoruz kendisi ile...oraya giderken,hoş bir hemşiren var demişlerdi...karşıma bir BİLGE KADIN çıkıverdi.o benim armağanım..:)). .. akıl..geniş bir vizyon..yaptığı her işe hakim bir insan.ve herşeyden kıymetlisi..gözlerinin içine baktığımda,yüreğini görebildiğim,mert,dürüst,KOCA BİR YÜREK ..VE O YÜREĞİN İÇİNDE SONSUZ SEVGİ,AMA.. HAKEDENE VERDİĞİ...sevgilerin de koşulları var....bu gerçek...belki benim şu an,bildiğim bu.. yıllar sonra nasıl derim kimbilir,koşulsuz sevmeyi bilmiyorum henüz...o kadar büyümedim belkide .sevgini eliyle itene de sunmayı bilecek kadar.sonra....beni gördüğünde,önceleri başka ,ama şimdi aydınlanan yüzleri tanımak.. bebek adımları ilede olsa.. allah keder vermesin yeter ki,bunları izlemek,yaşamak,öğrenmek çook keyifli...su kaydırağı gibi yaşam.. bir bakıyorsun başka yerdesin..şimdilik en büyük keyfim,sabah işe gidince bilge arkadaşıma sıkı sıkı sarılmak,yüreğinin sıcaklığını,taze ekmeğin kokusu gibi koklamak... ona sırtımı dayamak,ufak tefek bile olsa,yaşanan iş aksaklıklarında,onun var olduğunu bilmenin dayanılmaz hafifliği,rahatlığı:))şanslıyım ne yapayım,her yerde, bir anneyüreği buluveriyorum işte...ve biliyorum,yaşamıma değen bu taze yüreklerle yolculuğum ,uzun ve keyifli..her ne kadar arada ,yolcu fazlalarını ,inmeyi istediklerinde hemencecik yolculayıversem de...:)).ip gibi doğru olmayı başaramıyorum ben henüz,esneyebilen..sahte gülücüklerle devam ettirmek bana göre değil,profesyonelliği olur mu dostluğun hiç.. kırık kalblere yama yapıldığında,nasıl durur karşıdan...şimdi,çalan şarkı...akşam olmuş ,ılık rüzgar,loş ışıklar sensiz bensiz.. bir masalmış geçen yıllar...kaç yaprak var elimizde......dostluğumuz bir rüyaymış uyandık,adı kaldı dilimizde...masamızda yabancılar,hatıralar sensiz bensiz.....

1 Kas 2011



yıllar...zaman...ruh..değişim....yol alma..hepsi,hepsi bizimle...günleri günlere eklerken,yanımızda taşıdıklarımız,bırakmak zorunda kaldıklarımız,akıllandığımızı sanmamız,sonra yine yeniden,bugün başka bir gün yaratacağım,farklı olacak diye kendimizi oyalamaya çalıştığımız..en keyifli görüneni sevebilecek şeylere sahip olmak için olan koşuşturması yüreğimizin.. yüreğinin götürdüğü yere gidemediğinizde,yüreğinizi götürdüğünüz yerler...bu ,bazen bir çocuk ruhunu ,yetişkin olduğunuza gözlerinizi yumarak,konuk etmeye kadar gidebiliyor gün içinde..kendinizi güldürmek,sevindirmek için,hangisinin gülüşü sevimli çizilmiş kalemle diye, kağıt mandalı seçerken bulabiliyorsunuz kendinizi ,dakikalarca oyalanarak hem de. ona değmiş,yok bu sevimli gülümsememiş diye. tek isteğiniz,her görüşünüzde içinizde açtıracak güneşi hissedebilmek için..masamdaki mandalların hikayesi bu.içlerinde bir bulut olanı vardı,yüzü yoktu.. günaydın,nasılsın abi,iyimisin,iyi gördüm seni diye bir not ekleyip,bu bulut mandalı tutuşturdum komşu koridor iş arkadaşımın notlarına. sonra içim razı olmadı,birde gülüş ekledim buşutun suratına. kıyamadım,ben de var onun kisi gülüşsüz olmasın amacıyla. karşı masa arkadaşıma baktım içi kaldı,onada verdim gülen yüzden bir tane. ne mutlu oldu. işte böyle,40 ını aşmış,koca insanlar,bir gülüş uğruna,çocuk ruhuna ne kadar hasret,buldumu,hemen açıyor avcunu,BANA DAAAA..sonra,radyoda bir reklam..BEN Bİ TANEYİİM diye seslenirken,baktıım,henüz okumaya başlamadığım,sırf kapağının renk dizaynına vurulup aldığım:))(bundan da hiiç utanmıyorum)minik cep kitabım,onunda üzerinde yazana baktım,,,bu kadar mı denk gelir,gerçi oradaki,sen,sanırım sevgiliye hitaben dirde...neyse....kelebekli kağıt ağırlığım(bir rüzgar esiyor kii..odada :))..veee benimle yaşıt,annemin çeyiz diye aldığı fincanımda ,çayım...anneler böyle herhalde,kimin var 44 yaşında çay takımı..doğduğumda almış,gizli saklı..babalar saçma bulurlar ya böyle işleri...neyse,, şimdi vesile oluyor işte böylelikle,iz bırakarak giderken hayatınızdan ebeveynler...söz kalıyor geride,bir fincan,bir anne yüreği,içe kaçmış bir çocuk ruhu...herkesin tek bir amacı var,GÜLÜMSEMEK..o fincanı alırken,hayallerine gülümseyen bir annenin yüreği,ben o fincandan çay içerken,annemin hayallerine gülümseyen yüreğim,yüreğini gülümsetsin diye,kendine güleç mandallar alan bir çocuk yüreğim... para.. herşey gülümsemek adına.. trilyonlarda onun için,küçük bir mandalda...renkli kapağın ardında bulacağın, bir başkasının aşkını okumak ta...sonu güldürür inşallah..hüznün rengi çok ağır,hafif renkler seviyorum ben,yumuşacık geçişli,,gülen mutlu bulutlar gibi.pofuduk pofuduk...büyü diyen arkadaşıma,büyüyünce bak mutlu bakmıyor gözlerim dedim,büyüdünmü? dedi,dün odama koşturan kimdi,(-baaak mandallarıma ..diye...)......sustum...allahtan bir tek bize yapıyorsun bunları dedi...durdum...BÜYÜMEDİN Kİ SEN HALA dedi...içim NEDEN YAAA dedi..içimdeki o minik kızı,oturttuğumda usluca,ki çook uzun zaman oturmuşluğu vardır kendilerinin,ağır abla, hanımkız modunda...hayat çook sıkıcı oluyor o vakit bana...yaptığım ne ki ,ömür dediğin,bugünde geldi geçti işte. onlar,anne baba oldular diyemi büyüyorlar acaba..kuzenimin yüzündeki ifade gibi.. o bir çocuğun annesi,onun artık bebeği var,benimse..... gülümseyen mandallarım...onun ,bebeğine gülümseyişini seyretmeye doyamıyorum.canımmmm..Esvacımmmm....

21 Eki 2011



turkuaz rengi bir suyun hemencecik altında yüzüyor olmak isterdim şu an,sığ,güvenli,bir hamlede yüzeye çıkacak kadar derinde...ama,yinede suyun içinde. gözlerimi açtığımda,günışığını görebilmeli,suyun içinde,o sessiz sesi duyabilmeli. sadece ben..ve beni çevreleyen o gizem.. o tatlı mavi su..saklambaç da gizlendiğimdeki gibi,heyecanlı.. hoppidi hoppidi kıpraşan bir ruh hali...ne çok zaman oldu bunu yapmayalı..renklerimi ne çabuk kaptırıveriyorum ben insanların diline... ama,sonra,bir tek hamleyle nasılda gerisin geri alıveriyorum,canhavli ile.. aslında buda ayrı bir keyifli...hooop değişti tonton oluveriyor birden. yine o günlerden.. az konuşayım,ağır abla olayım dedim 2 gün olmadı..sıkıldım...tatsız tuzsuz geldi.. renksiz..grili..ağır renk gri.. ben onu renkten saymam hiç.cıvıltımı susturmak niye... renklerimi vermek..bütün bu sözler,o renkleri geri alış hazırlığı ritüeli..kendi kendime oynuyorum burada. eğer okumaktasanız şu anda,sizi de dahil etmişim bu oyuna...yalnızlığı hiç sevmedim ben, ondan. belki de büyüdüğümde:)) seviyor olurmuyum,yada sevdiğimde,büyürmüyüm acaba. beni çocuk ruhlu bulanlar,büyümek ağır iş...gözlerinizden bakan çocuğu kilitlere vurduğunuzda,hiç mi canınız yanmadı.. güzel mi oralar..karanlıktan korkmuyormusunuz hiç.Ben korkuyorum..Saçınızı okşayan eli, şefkatin tadını özlemiyormusunuz,ben özlüyorum. annemi özlüyorum,babamı özlüyorum.. ...ama,en zoru,çocuğunun başını okşamayı özlemek olmalı... ben anne değilim,bu tadı bilmiyorum..belkide 2 gündür suskunluğum,yiten evlatların, analarının acısı... bisiklete bile bindirmedim,düşerse diye.. diyen annenin kalbi ,acıtıyor canımı...şehit vermek...artık saçını okşayamayarak evladının, bir ömrü tamamlamaya çalışmak.. çok sevmek,korkutuyor artık beni...kaybedersem diye .. anne olmanın bedeli çok ağır olmalı..bak,denizin dibinden ,nereye çıkıverdi ruhum aniden.. demek buralarda gezinmekteymiş de ,ben farketmemişim.

20 Eki 2011

Bir fincan ...... içinde neler saklar...bazen porselendir fincan,içinde ne var ne yok sizden başkası bilemez.kahve mi,çaymı...ya da miktarı....saklamak mı gerek.. neden,niye....hep cam oldumu fincanınız zararı ne...ama ,yaşam öğretiyor işte.. sevinçlerini bile saklıyor insanoğlu...oysa,paylaşınca güzel değilmidir herşey....içim nasıl şu an...mahmur....havaya kabahat bulmak nafile.. belki sonbahar hüznüdür ,ruh da kabuk değiştiriyordur kimbilir. her vakit,pembeler,morlar olmuyor işte. bazen içindeki çocuk,o renkli battaniyelerin altına kaçıp,saklanmak istiyor hayattan. orada renkler yok artık,karanlık...tatlı bir kaçış bu,zamanı dondurmak...hani yağmur yağarken,battaniyenin altında mırıldanmak gibi...buna da gereksinimi var ruhun..bana diyorlar ki,resim lerde başka bir nefser var..renklerin ürkütebilir seni tanımayanları...belkide öyledir. ama,benim bu. içimden gelenle. keyif aldığımla. bugünkü gibi,saklandığım la da....benimde hüzünlerim var,o renklerin öte yanında. belki şımarık bir çocuktur içimdeki,ama,bir yanım öylesine ağır ki...o çocuğu seviyorum ben,onu benden öte şımartacak kimse yokken bile..renklerle sarmalayıp,değiş tonton diye ,elinden kavrayıp,ayağa kaldırmayı seviyorum... yazarken,kendiyle konuşurmuş ya insan aslında... ama,neden buraya.. bunu bildiğimi bilmiyorum aslında şu an.. sadece bunu da paylaşacak kadar fincanım CAMDAN.....