21 Eki 2011



turkuaz rengi bir suyun hemencecik altında yüzüyor olmak isterdim şu an,sığ,güvenli,bir hamlede yüzeye çıkacak kadar derinde...ama,yinede suyun içinde. gözlerimi açtığımda,günışığını görebilmeli,suyun içinde,o sessiz sesi duyabilmeli. sadece ben..ve beni çevreleyen o gizem.. o tatlı mavi su..saklambaç da gizlendiğimdeki gibi,heyecanlı.. hoppidi hoppidi kıpraşan bir ruh hali...ne çok zaman oldu bunu yapmayalı..renklerimi ne çabuk kaptırıveriyorum ben insanların diline... ama,sonra,bir tek hamleyle nasılda gerisin geri alıveriyorum,canhavli ile.. aslında buda ayrı bir keyifli...hooop değişti tonton oluveriyor birden. yine o günlerden.. az konuşayım,ağır abla olayım dedim 2 gün olmadı..sıkıldım...tatsız tuzsuz geldi.. renksiz..grili..ağır renk gri.. ben onu renkten saymam hiç.cıvıltımı susturmak niye... renklerimi vermek..bütün bu sözler,o renkleri geri alış hazırlığı ritüeli..kendi kendime oynuyorum burada. eğer okumaktasanız şu anda,sizi de dahil etmişim bu oyuna...yalnızlığı hiç sevmedim ben, ondan. belki de büyüdüğümde:)) seviyor olurmuyum,yada sevdiğimde,büyürmüyüm acaba. beni çocuk ruhlu bulanlar,büyümek ağır iş...gözlerinizden bakan çocuğu kilitlere vurduğunuzda,hiç mi canınız yanmadı.. güzel mi oralar..karanlıktan korkmuyormusunuz hiç.Ben korkuyorum..Saçınızı okşayan eli, şefkatin tadını özlemiyormusunuz,ben özlüyorum. annemi özlüyorum,babamı özlüyorum.. ...ama,en zoru,çocuğunun başını okşamayı özlemek olmalı... ben anne değilim,bu tadı bilmiyorum..belkide 2 gündür suskunluğum,yiten evlatların, analarının acısı... bisiklete bile bindirmedim,düşerse diye.. diyen annenin kalbi ,acıtıyor canımı...şehit vermek...artık saçını okşayamayarak evladının, bir ömrü tamamlamaya çalışmak.. çok sevmek,korkutuyor artık beni...kaybedersem diye .. anne olmanın bedeli çok ağır olmalı..bak,denizin dibinden ,nereye çıkıverdi ruhum aniden.. demek buralarda gezinmekteymiş de ,ben farketmemişim.

20 Eki 2011

Bir fincan ...... içinde neler saklar...bazen porselendir fincan,içinde ne var ne yok sizden başkası bilemez.kahve mi,çaymı...ya da miktarı....saklamak mı gerek.. neden,niye....hep cam oldumu fincanınız zararı ne...ama ,yaşam öğretiyor işte.. sevinçlerini bile saklıyor insanoğlu...oysa,paylaşınca güzel değilmidir herşey....içim nasıl şu an...mahmur....havaya kabahat bulmak nafile.. belki sonbahar hüznüdür ,ruh da kabuk değiştiriyordur kimbilir. her vakit,pembeler,morlar olmuyor işte. bazen içindeki çocuk,o renkli battaniyelerin altına kaçıp,saklanmak istiyor hayattan. orada renkler yok artık,karanlık...tatlı bir kaçış bu,zamanı dondurmak...hani yağmur yağarken,battaniyenin altında mırıldanmak gibi...buna da gereksinimi var ruhun..bana diyorlar ki,resim lerde başka bir nefser var..renklerin ürkütebilir seni tanımayanları...belkide öyledir. ama,benim bu. içimden gelenle. keyif aldığımla. bugünkü gibi,saklandığım la da....benimde hüzünlerim var,o renklerin öte yanında. belki şımarık bir çocuktur içimdeki,ama,bir yanım öylesine ağır ki...o çocuğu seviyorum ben,onu benden öte şımartacak kimse yokken bile..renklerle sarmalayıp,değiş tonton diye ,elinden kavrayıp,ayağa kaldırmayı seviyorum... yazarken,kendiyle konuşurmuş ya insan aslında... ama,neden buraya.. bunu bildiğimi bilmiyorum aslında şu an.. sadece bunu da paylaşacak kadar fincanım CAMDAN.....